HaberlerAvrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Gözlemci Raporu Yayınlandı

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Gözlemci Raporu Yayınlandı

Hükümetin davetiyle seçim izlemesi gerçekleştiren Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (PACE) raporunu yayınladı

Hazırlayan: Efehan Danışman

Uluslararası Şeffaflık Derneği Gönüllüsü

 

Türkiye tarihinde ilk kez Cumhurbaşkanı’nı halkın oyuyla seçerken dünyanın gözü de seçimlerdeydi. Hükümetin davetiye Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGIT) ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (PACE) gibi kurumlar bağımsız seçim gözlemci heyetlerini Türkiye′ye gönderdi.

Bu yazı Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi′nin 30 üyesi ve İzleme Komitesi′nin raportöründen oluşan ekibinin seçimler hakkında yazdığı raporun kısa bir özetidir. Seçim gözlem heyetine ayrıca Venedik Komisyonu′ndan bir hukuki danışman davet edilmesine rağmen, Venedik Komisyonu Türkiye′deki seçim yasaları ve gözlemciliği hakkında çalışması olmadığından bu heyete katılmayı reddetti.

AGİT’in Sinirli Seçim Gözlem Misyonu ve AGIT Parlamenterler Asamblesi Delegasyonuyla ayni çerçevede çalışan heyet seçimlerden önce adayların kendileri veya temsilcileri, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ve Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi seçimle doğrudan ilgisi olan kamu kuruluşları, önde gelen sivil toplum ve medya temsilcileri, AGIT Sinirli Seçim Gözlem Misyonu, AGIT Parlamenterler Asamblesi Delegasyonu ve AB Türkiye Delegasyonu gibi birçok paydaşla görüşmeler gerçekleştirdi.

Heyet seçimleri Ankara’nın yani sıra İstanbul, İzmir, Adana, Gaziantep, Mersin, Diyarbakır, Antalya, Van ve Konya gibi büyük şehirlerin merkezlerinde ve ilçelerinde takip etti. Bunun şehirlerde yapılan gözlemlerin sonucunda Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi tarafından çıkarılan rapora göre adaylar serbest bir biçimde seçim propagandalarını gerçekleştirebildi ve toplanma özgürlüğüne genel olarak saygı gösterildi.

Yine raporda yasal çerçeve genel olarak demokratik seçimlerin yapılmasına olanak sağlasa da yürürlükte olan 1982 anayasasının toplanma ve ifade özgürlüğüne dair bazı kısıtlamaları içerdiği belirtildi. Bunun yanında 1961 yılında yapılan Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Yasa ile 2012 yılında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Yasası arasında uyumsuzlukların yol açtığı belirsizlikler YSK tarafından genelgelerle kapatılmaya çalışılsa da özellikle kampanya süresi ve finansmanı gibi konularda yetersiz kaldı. Bu durumlarda rapora göre konu ya YSK′nin yetkisini aştı veya YSK yasayla uyumsuzluk yasadı.

Çözüm süreci kapsamında Türkçe harici dillerde propaganda yapılması göreceli olarak serbestleştirilmiş olsa da YSK genelgeleri Türkçe′nin kampanyanın ana dili olmasını gerektirmiştir. Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası adayların üst düzey kamu görevlerinden ayrılmasını gerektirse de Başbakan, Bakan, Milletvekili gibi pozisyonların durumuna değinilmemiştir.

Yasalarda seçimlerin uluslararası gözlemciliği hakkında dayanak bulunmamaktadır. Bazı sandıklarda seçim kurulu yetkilileri gözlemcilerin haklarını bilmediğinden gözlemciler zorluklarla karşılaşmıştır. Ayrıca bağımsız vatandaşlar ancak partilerle işbirliği yaparak veya Sandık Kurulu′nun inisiyatifiyle gözlemci olabilmiştir.

Tüm partiler il ve ilçe seçim kurullarına ve sandık kurullarına oy kullanmayan bir aday gösterebilmiştir. Seçimlerde aday gösterebilmesine rağmen Halkların Demokratik Partisi (HDP) yüzde 10 barajını asamadığı için yasal olarak temsilci gönderemese de YSK′ya temsilci göndermesi kabul edilmiştir. Fakat il ve ilçe seçim kurulları gibi alt birimlerde temsilcisi yer almamıştır.

Heyet yurtdışında seçim gözlemi yapmamasına rağmen yurtdışında 54 ülke ve 42 sinir kapısında kurulan sandıklarda yapılan seçimlere de değinmiştir. YSK′ya göre yurtdışındaki seçmenler kaydı ve sandıklara yerleştirilmesinde sorunlar yaşanmıştır. Bu sürecin bir sonraki seçimlerde basitleştirilmesi seçmen sayısının artmasına yol açacaktır. Seçmen kayıt sistemine güvenin yüksek olduğu gözükse de seçim kurullarının kararlarına itiraz hakki olmaması çıkan problemlere yasal çözüm bulunmasını zorlaştırmıştır.

Silahaltında bulunan askerler ve cezaevinde bulunan mahkûmlar seçimlerde oy kullanama mistir. Cezaevinde bulunmayan mahkûmların oy kullanmasını sağlayan düzenleme 2013 yılındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi′nin (AIHM) Eylül 2013′deki kararının kısmen uygulanmasıdır.

Seçimlerde aday olabilmek için gereken şartlar arasında bulunan yükseköğretim mezunu olmak ve milletvekili olmaya uygun olmak seçilme hakkini engellemektedir. Zira milletvekili olmaya uygun bulunmak için zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmiş ve herhangi bir suçtan mahkûm olmamış olmak gibi zorunluluklar bulunmaktadır. Ayrıca aday olabilmek için 20 milletvekilinin imzasının gerekmesi de seçilme hakkinin önünde engel teşkil etmektedir. Bu nedenle 13 bağımsız aday adayının adaylığı onaylanmamıştır.

Erdoğan’ın seçim kampanyasında yerel yönetimler ve partisinden Başbakan sıfatıyla destek almaşı ve açılışlar ile mitinglerini birleştirmesi kendisine ciddi bir avantaj sağlamıştır. Bu Venedik Komisyonu′nun 2013 yılında yayınladığı Kamu Kaynaklarının Seçim Süreçlerinde Kötüye Kullanılması raporuyla çelişmiştir.

Rapora göre seçimlerde kampanya finansmanının detayları hakkında ilk kez yasal bir dayanak bulunması bir ilerleme olarak göze çarpsa da kişisel seçim harcamalarının önünde bir limitin olmaması da adaylar arasında eşitsizlik yaratmıştır. Bunun yanında harcamaların izlenmesi ve şartlara uyulmadığında cezalandırılması için etkin bir sistem kurulmamıştır. Bu alanda iyileştirmeler gerekmektedir.

AGİT’in medya izleme raporunda yer alan seçim reklamlarında ve adayların medyada yer alış sürelerindeki dengesizliklere de raporda yer verilmiştir. Başbakan Erdoğan’ın diğer adaylara göre daha fazla ve göreceli olarak daha pozitif tonda yer alması ona avantaj sağlamıştır.

Sandık Kurulları genel olarak seçimlere profesyonelce hazırlanmıştır ve oylama süreci istisnai vakalar haricinde düzenli bir şekilde gerçekleşmiştir. Fakat parti gözlemcileri ve bağımsız gözlemciler ancak sandıklarının yarısının altında bulunmuştur.

Türkiye için tarihi bir seçim olan 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Türkçe dışında dillerde propaganda yapılabilmesini memnuniyetle karşılaşmıştır. YSK profesyonel bir şekilde çalışmış ve seçmen kayıtlarına olan güven yüksek seviyededir. Fakat Başbakan’ın pozisyonunu kullanarak elde ettiği avantaj ve taraflı medya yayınları onu diğer adayların önüne geçirmiştir.

Kampanya finansmanı alanında bir tavan harcama miktarı belirlenmesi, ayni yardımların ve kişisel seçim harcamalarının yasayla düzenlenmesi Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi′nin dikkate alınmasını istediği noktalardır. Ayrıca siyasilerin Cumhurbaşkanı aday olabilmek için görevlerini bırakmaları gerekliliği yasayla düzenlenmelidir. RTÜK ve YSK taraflı medya yayınına karsı yasaları daha etkin bir şekilde uygulamalı ve tüm adaylara eşit yayın süresi dağıtmalıdır.

Yasal çerçeve seçimlerin demokratik bir ortamda yapılabilmesini sağlasa da bazı yasalarda açıklık ve hesap verilebilirlik ilkelerinin yetersiz kalması problemlere yol açmıştır. Sonuç olarak seçim sürecinin özellikle taraflı medya yayını, kamu kaynaklarının kötüye kullanılması ve kampanya finansmanı alanlarında iyileştirilmesi için Avrupa Konseyi raporda belirtilen eksiklerin bir sonraki genel seçimlerde giderilmiş olmasını beklemektedir.

Raporun orijinaline linkten erişebilirsiniz:

http://www.assembly.coe.int/nw/xml/XRef/X2H-Xref-ViewPDF.asp?FileID=21140&lang=en

 

 

Önceki İçerik
Sonraki İçerik