Uluslararası Şeffaflık Derneği olarak liderleri, hesap verme sorumluluklarının olduğu, demokratik topluma rehberlik eden, şeffaflık kültürünü benimsemeye çağırıyoruz.
23 Kasım 2009’da Filipinler’in Maguindanao bölgesinde Ampatuan şehrinde, genel seçimlere adaylığını koyan Belediye Başkanı Yardımcısı Ismail Mangudadatu’nun kampanya grubu, ailesi ve avukatları, gazetecilerle birlikte seçim bürosunda belgeleri almaya giderken kaçırılarak öldürüldü. Katliamda 32’si gazeteci ve medya çalışanı, 58 kişi hayatını kaybetti. Gazetecileri Koruma Derneği (CPJ), 23 Kasım’ı cezasızlık sorununa dikkat çekmek için “Dünya Cezasızlıkla Mücadele Günü” ilan etti.
Bu konudaki girişimler neticesinde geçtiğimiz yıl da Birleşmiş Milletler tarafından 2 Kasım tarihi “Cezasızlıkla Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir. Cezasızlığın önlenmesi mağdurlara adalet sağlamakta, yeni ihlallerin gerçekleşmesini engelleyebilmekte, nihayetinde hukukun üstünlüğü ilkesini temin etmektedir.
Devletler, insan hakkı ihlaline neden olacak bir eylemi gerçekleştirmemek, böyle bir eylemin ortaya çıkmasını engelleyecek tedbirleri almak, yasal düzenlemeler yapmak ve yasal düzenlemeleri hayata geçirmekle de yükümlüdürler. Cezasızlık, insan hakları ihlallerinin etkili bir şekilde soruşturulmasının, faillerinin bulunmasının, yargılanmalarının ve cezalandırılmalarının mümkün olmaması, ihlalin yaptırımsız kalması halidir. İhlale ilişkin yasal düzenlemelerin olmaması da şüphesiz cezasızlığın bir görünümüdür. Gerçekleştirilen eylem, tüm hatları ve niteliği ile bir suç teşkil etmesine karşın fiili gerçekleştirilen kişinin yasama, yürütme ya da yargı birimleri tarafından doğrudan ya da kanun hükümleri kullanılarak yargılamadan muaf kılınması veya olması gerekenden daha az cezaya mahkûm edilmesi sağlanıyor. Cezanın af veya zaman aşımı gibi nedenlerle hayata geçirilememesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması, infazın ertelenmesi gibi yöntemlerle çektirilmemesi hallerinde de cezasızlıktan söz edilebilmektedir. Cezasızlık olgusuyla Türkiye’de de işkence, polis şiddeti, kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı vakalarında karşılaşılmaktadır.
Cezasızlıkla; yargılanmaları için amirleri tarafından izin verilmeyen devlet görevlileri, nerede oldukları belliyken bir türlü bulunamayıp mahkemeye getirilmeyen polisler, askerler ve başka devlet görevlileri; devlet tarafından yetkilendirilen, makbul görülen, resmen ya da el altından desteklenen kişi veya gruplar, devletin genel politikasıyla örtüşen; öldürme, hırsızlık, tecavüz gibi bir takım suç teşkil eden olayların failleri, yolsuzlukları yapanlar, katılanlar, yolsuzlukları örtbas etmek için destek verenler, sahte rapor düzenleyenler korunuyor.
Cezasızlık sadece mağduru değil, tüm toplumu ilgilendiren bir demokrasi meselesidir. Cezasızlığın başlıca mağdurları; sanatçılar, bloggerlar, müzisyenler, gazeteciler gibi temel insan haklarından olan ifade özgürlüğü hakkını kullanmak isteyen sayısız kişi; kadınlar, çocuklar, öğrenciler, nefret suçları mağdurları, LGBTI bireyler, dini ve etnik azınlıklar, siyasi görüşü “sistemle uyumsuz bulunan” siyasetçiler ve kişiler, STK temsilcileri ve üyeleri, devletin “kirli” gördüğü düşüncelere karşı eyleme geçen kişiler, işkenceye uğrayanlar, faili meçhul cinayetlerde ölenler ve tüm bu sayılan mağdurların yakınları.
İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Avrupa Birliği’nin Türkiye′ye ilişkin hazırladığı 2014 yılı raporlarında da dile getirildiği üzere “cezasızlık” ülkemizde büyük bir sorun haline gelmiştir.
Ülkemizde ve dünyada faillerine soruşturma açılmayan, açılan soruşturmaların takipsizlikle sonuçlandığı süreçleri gözlemlediğimiz birçok ihlalle karsı karşıya kalmaktayız. Etkin cezalandırma yükümlülüğünün etkin cezasızlık politikasına dönüştürüldüğü bu süreçlerde faillere ve sorumlulara tanınan ayrıcalıklar ve hukuk dışı aflarla, yeni ihlallerin devamlılığı sağlanmaktadır. Sistem içinde kendini, yasal, yargısal, idari ve fiili her alanda geliştirilen koruma ve dokunulmazlık mekanizmalarıyla gösteren cezasızlık politikası, yalnızca mağdurları değil, toplumun tüm kesimlerini ve demokrasiyi olumsuz bir şekilde etkilemektedir.
Adaletin yerine getirilmesi için yapılan hukuki girişimlerin sonuçlanması; faillerin ve siyasi idari sorumluların hesap vermelerini sağlayabilmek için gerekli mekanizmaların kurulması; sistemdeki aksaklıkların tespit edilerek yargının insan haklarını etkili bir biçimde koruyabildiği bir sistemin oluşturulması için adımların bir an önce atılması gereklidir.
Bugün vesilesiyle, Uluslararası Şeffaflık Derneği olarak liderleri, hesap verme sorumluluklarının olduğu demokratik topluma rehberlik eden, şeffaflık kültürünü benimsemeye çağırıyoruz.
Saygılarımızla,
Cezasızlıkla ilgili hazırladığımız videomuzu izlemek için tıklayınız.