Türkiye 10 Ağustos’ta tarihi bir gün yaşadı. Peki, Seçim Süreci Ne Kadar Şeffaftı? Türkiye 10 Ağustos’ta halkın seçeceği ilk cumhurbaşkanı için sandığa gitti. Yaklaşık 53 milyon kayıtlı seçmenin %74′ünün katilim gösterdiği seçimlerde 3 aday yarıştı. Adaylardan Recep Tayyip Erdoğan’ın %50′lik barajı geçmiş olması sebebiyle seçimlerde ikinci tura gidilmeyecek. Türkiye Cumhuriyeti′nin kurulduğu 1923′ten bu yana cumhurbaşkanları TBMM tarafından seçilmekteydi. 2007 yılında gerçekleştirilen referandum ile yapılan değişiklikler kapsamında cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yasalarla düzenlendi. İlk kez yapılan bu seçimle ilgili düzenlenen yasalarda özellikle mal varlığı beyanı ve kampanya finansmanı ile ilgili şeffaflık ilkesine aykırı birçok boşluk olduğunu görmek hiç de şaşırtıcı değil. Bu sebeple seçim kampanyası süresince birçok sivil toplum kurulusu çeşitli taleplerde bulundu ve bu taleplerin büyük bir kısmi yanıt buldu.
Uluslararası Şeffaflık Derneği olarak #SeffafOlanKazansin sloganıyla yürüttüğümüz kampanya çerçevesinde tüm adaylara mal beyanlarını kamuoyuna açıklamaları çağrısında bulunduk. Var olan yasa kapsamında adaylar mal varlıklarını yalnızca YSK′ya bildirmekle yükümlüler. Yasa çerçevesinde de seçimi kazanan adayın mal varlığı YSK tarafından kamuoyunun bilgisine sunulacak, ancak bunun seçimden ne kadar sonra yapılacağıyla ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamakta. Kampanya sürecinde cumhurbaşkanlığı seçimine katılan 3 aday da çağrımıza yanıt vererek mal varlığı bilgilerini kamuoyuyla paylaştı. Bu durum şeffaflık adına adilmiş güzel bir adim olarak nitelendirilebilir ancak Uluslararası Şeffaflık Derneği olarak siyasilerin malvarlığı beyanlarını birinci dereceden akrabalarını da kapsayacak şekilde yapmaları isteğimizi ileterek change.org/temizsiyaset adresi üzerinden 30 Mart 2014 Yerel seçimlerinde başlattığımız imza kampanyamızı cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanya sürecinde de yineledik. Kampanyamız çerçevesinde adaylara kampanya finansmanı ve kampanya harcamalarının şeffaflığı konusunda da çağrıda bulunduk.
Siyasetin finansmanı günümüz Türkiye′sinde en tartışmalı konular arasında yer alıyor. Yasada, bağışların yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından yapılacağı ifade edilirken, adayların seçim kampanyası harcamaları ve devlet kaynaklarını nasıl kullanacaklarına ilişkin bir düzenleme bulunmuyor. Yapılacak bağışların miktarı konusunda 9,082 liralık üst sinir belirlenmiş olmasına rağmen seçim kampanyalarında yapılacak harcamalara dair bir sinir söz konusu değil. Ayni zamanda Yüksek Seçim Kurulu bağış ve bağışçı bilgilerine ulaşabiliyorken bu bilgilerin kamuoyuyla paylaşılması konusunda bir zorunluluk yok. Uluslararası Şeffaflık Derneği olarak, 3 adaya da seçim kampanyası bağış miktarlarını kamuoyuna açıklamaları yönünde çağrıda bulunduk. 3 aday da bu çağrımıza yanıt verirken adaylardan Selahattin Demirtaş seçim kampanyası harcamalarını da kamuoyuyla paylaştı. Yürüttüğümüz kampanya kapsamında halkın mal varlığı beyanı ve bağışçı bilgilerinin kamuoyuna açıklanması konusundaki düşüncelerini sorduğumuz iki adet sokak röportajı videosu hazırladık. Uluslararası Şeffaflık Derneği olarak şeffaflık çağrımız büyük oranda yanıt buldu ancak yasada basta ayni yardımlar olmak üzere birçok konuda boşluk bulunmakta. Görev avantajı durumu da bunlardan biri. Bunun en büyük kanıtı olarak seçim kampanyası sürecinde Recep Tayyip Erdoğan’ın devlet kaynaklarına ulaşabilmekte rakiplerine göre daha büyük bir avantaja sahip olması gösterilebilir. Bu durum televizyon kanallarının adayların seçim kampanyalarına yer verme süreleri ele alındığında açıkça ortaya çıkıyor. Seçim öncesi son üç günlük dönemde, Türkiye Radyo ve Televizyon (TRT) Kurumu Erdoğan’a 533 dakika, İhsanoğlu’na 3 dakika ve Demirtaş’a 45 saniye süre ayırdı. Bu tutum 29 gün gibi birçok ülkeden daha kısa süreli bir kampanya sürecine sahip olan Türkiye′de adaylar açısından büyük bir haksızlık ve adaletsizlik ortaya çıkarıyor. 5 gün önce gerçeklesen bu tarihi seçimde Türkiye 12. cumhurbaşkanını seçebilmek için sandığa gitti. Umuyoruz bu kampanya sürecinde görülen şeffaflığa engel teşkil eden yasal boşluklar önümüzdeki dönemde giderilerek şeffaf bir yönetim anlayışı ve şeffaf bir gelecek için büyük adımlar atılır.