Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na aktarılan yaklaşık 8 milyon $’lık bağış, çok boyutlu bir sorunu gözler önüne sermiştir. Vergi adaleti, kamu kurumlarının itibarı, güvenilirliği, siyaset, iş dünyası ve STK ilişkileri, şeffaflık, denetim ve etik gibi konu ve kavramlar çerçevesinde yaşadığımız temel sorunların tümünü barındıran bir vaka olarak hatırlanacaktır.
Yüksek bedelli kamu ihalelerinden, taşınmaz satışlarından önemli bir gelir elde eden şirketlerin, sivil toplum örgütleri üzerinden gerçekleştirdiği para transferleri, siyasete ve kamu kurumlarına duyulan güveni, kurumların saygınlığını zedelemektedir. İnsani yardım alanında çalışan kurumlar, sivil toplum kuruluşları arasında, şeffaflık, hesap verebilirlik ilkeleri açısından da özel bir yere sahip olmalıdır. Yasaların amacına ve özüne aykırı para transferlerinin aracısı olmak, kurumun en değerli kaynağı olan dürüstlük ve güveni zedelemektedir.
Vergilerin adil, şeffaf ve hesap verebilir bir anlayışla belirlenmesi, toplanması ve kullanılması, kamu kurumlarının meşruiyetini sağlayarak yurttaşlık bağını güçlendirir. Kızılay üzerinden aktarılmasıyla vergiden kaçınıldığı izlenimine neden olan bu bağışın, ardından yurt dışındaki bir başka ilişkili vakfa gönderilmesi ve bu vakfın kurucu yöneticileri arasında siyaset dünyasından birçok ismin yer alması dikkat çekicidir.
Özelleştirme süreçleri, kamu özel iş birliği projeleri ve inşaat ve enerji sektörlerindeki büyük
ihalelerden önemli pay alan iş çevrelerinin yine siyasal iktidara yakın olduğu düşünülen sivil toplum örgütlerine para aktarması, izlenmesi, denetlenmesi gereken bir durumdur. Bu ilişki sonucunda elde edilen kaynak kullanılarak sosyal yardım ve hizmetlerin politik amaçlarla dağıtılması veya yaratılan kaynağın kişilere aktarılması, devlete ait kimi fonksiyonların özel çıkar sahipleri tarafından ele geçirildiğine işaret eder.
Demokratik, sosyal bir hukuk devletinde kamu kurumlarının bu gibi ilişkiler içinde yıpratılmasına izin verilmemelidir. Sivil toplum örgütlerinin; iş ve siyaset dünyasının seçkinleri arasındaki para hareketlerine aracı haline getirilmesi üzüntü vericidir. Derneklerin ve vakıfların mali yapıları hakkındaki denetimlerin bulguları kamuoyuyla paylaşılmalı ve sivil toplum kuruluşlarının etik altyapılarının, şeffaflık ve hesap verebilirlik uygulamalarının belirli kıstaslar doğrultusunda standartlara kavuşturulması gerekmektedir. Özel sektörün bağış, yardım ve katkılarının şeffaflığı da demokrasimiz açısından önemli bir kazanım olacaktır.