YayınlarBasın DuyurularıKorona Zamanlarında Etik ve Şeffaflık

Korona Zamanlarında Etik ve Şeffaflık

Ülkemiz ve tüm dünya, korona (covid-19) salgını ile mücadele ederken şeffaflık kavramının tartışılıyor olması bir taraftan düşündürücü bir taraftan da sevindirici. Şeffaflığın esasında topluma dair her türlü problemin çözümünde, problemin olumsuz etkilerinin azaltılmasında ne kadar önemli olduğu gerçeği artık göz ardı edilemez. Bugüne dek, Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu otoritelerinden yapılan açıklamaların toplum nezdinde yeteri kadar tatmin edici olmadığı izlenimi doğuyor. Gerek halk gerekse sivil toplum kuruluşları;

  • Testlerin sayısı ve hangi kriterlere göre tatbik edildiğine,
  • Test uygulamaları ve sonuçlarına,
  • Vakaların hangi il ve bölgelerde bulunduğuna,
  • Hangi sağlık kuruluşlarında tanı ve tedavi uygulamasının yapıldığına,
  • Tespit edilen vakaların sosyal çevreleri için hangi önlemlerin alındığına dair bilgi
    verilmediğine,
  • Alınan önlem ve tedbirlerin tüm halka objektif şekilde uygulanmadığına dair eleştirilerini dile getiriyor.

Salgın hastalık gibi durumlarda kamu otoritesinin temel prensibi şeffaflık olmalıdır. Halkın panik yaşamaması gerekçesi ile gerçek durumun olduğu gibi yansıtılmadığı hallerde kurumlara olan güven duygusu zedelenecek ve alınan tedbir, önlem ve kararların etkisi azalacaktır. Genel eleştiri ve kaygıların yanında, ülkemiz özelinde bugüne dek yeterince dile getirilmeyen aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyoruz:

  1. Bugüne dek karar mekanizmalarına katılımcılık sağlanmamıştır. Salgınla mücadele amacı ile bir bilim kurulu oluşturulmuş olmakla birlikte, salgınla mücadele konusunda kurul haricindeki paydaşların görüşlerine yeteri kadar değer verilip verilmediği şüphelidir. Örneğin Türk Tabipleri Birliği’nin, bilim kurulu haricindeki bilim insanlarının, STK’ların, özel şirketlerin, salgınla mücadele konusundaki önlem ve politikalara katkıları alınmamıştır, paydaşların bu konuda sordukları sorular da yanıtsız bırakılmaktadır. (Halen Türk Tabipleri Birliği’nin internet sitesinde (bit.ly/3arYTC5) yanıtı beklenen sorular yer almaktadır.)
  2. Sağlık hizmetlerinin sunulmasında ayrımcılık, kayırmacılık önlenmelidir. Salgın hastalıklar sırasında sağlık hizmetlerinin sunulmasına ilişkin kriterlerin kamu otoritesince belirlenmesi gerekmekte, salgın hastalık teşhisi konan hastaların hangi şartlarda, nerede ve hangi sağlık yardımından faydalanacağının belirlenmesi, tüm protokoller hakkında bilgilerin şeffaf bir şekilde ilan edilmesi gerekmektedir.
  3. Sağlık kuruluşlarının hastalıkla mücadele amacı ile yaptıkları uygulamalar, kullanılan ilaçlar, yöntemler kamuoyuna açıklanmalıdır. Bugüne dek izlenen yöntemler, örneğin uygulanan testler ve izolasyon tedbirleri, konusunda topluma yeterli bilgi verilmemiştir.
  4. Alınacak önlemlerin olumsuz etkilerinin kişi hak ve özgürlüklerine etkileri en düşük seviyede tutulması ve gerekçelerinin izah edilmesi gerekmektedir. Salgınla mücadele önlemlerinin kişilerin temel hak ve özgürlükleri üzerinde olumsuz, sınırlayıcı etkileri olabilecektir. Bu etkilerin amaca uygun, orantılı ve ortak faydaya hizmet ediyor olması gereklidir. Kısıtlamaların bilimsel gerekçelerinin, hastalığın yayılımının, etki alanının toplumla şeffaf bir biçimde paylaşılıyor olması, toplumun da kısıtlamalara riayet etmesine yardımcı olacaktır.
  5. Sağlık görevlilerinin topluma karşı sorumlulukları dikkate alınırken toplumun da sağlık çalışanlarına karşı sorumlulukları göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kişilerin mesleki  güvenceleri korunmalı, görevlerini yerine getirirken herhangi bir baskı hissetmeleri engellenmeli, özverili çalışmalarının karşılığı ödenmelidir. İlgili kamu otoritesinin halkı gereken zamanda, gerektiği gibi, ikna edici şekilde bilgilendirmesi sağlık personelinin etkin çalışmasını da sağlayacaktır.