Medya mensuplarına göre Türkiye’de en çok sansürlenen veya oto-sansüre maruz kalan konu hükümet, belediye, bürokrasi ve yargıda yaşanan yolsuzluklara ilişkin haberleri
Uluslararası Şeffaflık Derneği olarak 9 Şubat 2015’te İsveç Konsolosluğu’nda gerçekleştirdiğimiz Cezasızlık ve Medya Atölyesi’nin uzantısı olarak, gazeteciler nezdinde “cezasızlık” kavramının bilinirliğinin ve gazetecilerin, cezasızlıkla mücadelede medyanın rolüne dair farkındalıklarının belirlenmesi amacıyla TAREM ile yürüttüğümüz Türkiye Cezasızlık Araştırması anketi çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.
29 Ocak – 22 Şubat 2015 tarihleri arasında yapılandırılmış anket formu aracılığıyla gerçekleştirilen araştırmada; Uluslararası,Şeffaflık Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve dokuz8haber iletişim listelerine ait toplam 12.402 kişilik veri tabanında yer alan 10.768 medya çalışanıyla irtibata geçildi. Bu nedenle örneklemin içinde Türkiye genelinde, ajans, televizyon, gazete, dergi, haber portalı, radyo ve web tv mecralarında, editoryal, yönetsel ve saha pozisyonlarında çalışanlar yer almakta.
Anket sonuçlarına göre Türkiye medyasında sansürün / oto-sansürün yaygın olduğuna dair kanıya katılanlara ve bu konuda kararsız olanlara göre, Türkiye’de en çok sansürlenen veya oto-sansüre maruz kalan konu hükümet, belediye, bürokrasi ve yargıda yaşanan yolsuzluklara ilişkin haberlerdir (%92). Medya patronlarının hükümet ve muhalefetle ilişkileri (%63) ve özel şirketlerde ve medyada yaşanan yolsuzluklarla ilgili (%51) haberler ise ikinci ve üçüncü sırada yer almaktadır. Büyük şirketlerin/reklam verenlerin usulsüzlüklerine, kolluk kuvvetlerinin güç kullanımına, basın/ifade özgürlüğüne, devlete karşı işlenen suçlar kapsamında sürmekte olan davalara ilişkin haberlerin sansüre / oto-sansüre maruz kaldığını düşünenlerin oranı % 40 – %50 bandında seyrederken; toplumsal/sivil hareketlere (sokak hareketleri), azınlıklarla ilgili konulara (Ermeni/Kürt meseleleri), nefret suçlarına, davaların hukuki süreç takibine dair haberlere işaret edenlerin oranı %30 – % 40 arasında yer almaktadır. Orduya ve dini cemaatlerin devlet içinde kadrolaşmasına ilişkin haberlerin sansür veya oto-sansüre maruz kaldığını düşünenlerin oranı ise %27 – %26 civarında seyretmektedir. Diğer seçeneğine görüş bildirenler ise, konu fark etmeksizin hükümeti, Recep Tayyip Erdoğan’ı ve ailesini eleştiren her türlü haberin, çalışma yaşamına ilişkin iş cinayetleri, sendikal örgütlenme gibi haberlerin, küçük partilerin veya sosyalist partilerin görüş ve etkinliklerinin, çevre haberlerinin sansüre uğradığına değinmektedirler.
Bu tablo Türkiye basınının sıcak gündemini de yansıtmaktadır. Zira, Esra Arsan’ınTürkiye Basınında Sansür ve Oto-sansür 2011 adlı araştırmasında, medya patronlarının iktidar ve muhalefetle olan kirli ilişkilerine (%93), dini cemaatlerin devlet içinde kadrolaşmasına (%89) ve medya patronlarının gazetecilik dışı yanlış işlerine (%85) ilişkin haberlerin sansüre veya oto-sansüre maruz kaldığına daha yüksek oranlarla işaret edilmektedir. Bu dönemde hükümetin yanlış işleri, belediye ve bürokraside yolsuzluğa ilişkin haberlerin sansürlendiği fikrine katılan/kesinlikle katılan gazetecilerin oranı yüzde 82 ile yüksek düzeyde yer almasına rağmen ilk üçte bulunmamaktadır. Öte yandan, orduya ilişkin haberlerin sansürlendiği fikrine katılanların oranı da %55’tir. Aradan geçen 4 yıl içinde yaşanan gelişmelerle birlikte bu iki konunun sansüre maruz kalan haber konularına dair algının değiştiği görülmektedir.
Demografik dağılımlara bakıldığında bu konuda yaş, eğitim, çalışılan mecra ve pozisyona dayalı anlamlı bir farklılaşma görülmemektedir. Yalnızca “nefret suçları”nın sansüre maruz kaldığını düşünenler arasında 26 – 35 yaş grubu medya çalışanlarının anlamlı derecede yüksek olduğu görülmektedir (%39). Ancak çalışma süresi ekseninde bakıldığında 0-9 yıldır bu alanda çalışanlar, diğer görüşmecilere göre anlamlı derecede azınlıklarla ilgili konulara (Ermeni/Kürt meseleleri) (%45), nefret suçlarına (%44), davaların hukuki süreç takibine (%29), basın ve ifade özgürlüğüne (%52) ilişkin haberlerde sansür ve oto-sansürün olduğunu daha yüksek oranda düşünmektedirler. 20 – 29 yıldır bu alanda çalışanlar ise, 0-9 yıldır çalışanların oranlarının yüksek olduğu konularda anlamlı derecede daha düşük oranda görüş bildirmektedir.
Ulusal gazete çalışanlarının oranı, özel şirketler ve medya alanındaki yolsuzluklara (%60), azınlıklarla ilgili konulara (%38), büyük şirketlerin/reklam verenlerin usulsüzlüklerine (%56), medya patronlarının hükümet ve muhalefetle ilişkilerine (%65), kolluk kuvvetlerinin güç kullanımına (%51) ve nefret suçlarına (%40) dair haberlerin sansüre ya da oto-sansüre maruz kaldığını düşünenler arasında anlamlı derecede yüksektir. Ulusal ajans çalışanlarının oranı ise, dini cemaatlerin devlet içinde kadrolaşmasına (%29) ilişkin haberlerin sansüre ya da oto-sansüre maruz kaldığını düşünenler arasında anlamlı derecede yüksek olduğu görülmektedir. Yerel gazete çalışanlarının özel şirketler ve medya alanındaki yolsuzluklara (%34), azınlıklarla ilgili konulara (%17), dini cemaatlerin devlet içinde kadrolaşmasına (%9), büyük şirketlerin/reklam verenlerin usulsüzlüklerine (%29), medya patronlarının hükümet ve muhalefetle ilişkilerine (%%43) ve kolluk kuvvetlerinin güç kullanımına (%31) dair haberlerin sansüre ya da oto-sansüre maruz kaldığını düşünenler arasındaki oranlarının anlamlı derecede düşüktür.
Raporun tamamı için: Türkiye Cezasızlık Araştırması_Nihai Rapor